ŞOFÖR MELEK

Şoför Nebahat’in vizyona girdiği 70’li yıllarda, Akyarlar’ın toprak yollarında direksiyon sallayan bir kadının sıradışı öyküsü… Hikayemizin kahramanı 1971 yılında bir cesaret düşüyor yollara…
Başında yazması, ayağında “kocadon” tabir edilenŞoför şalvarı ile geçiyor direksiyon başına ve yöre halkının ulaşım derdine derman oluyor. Bodrum’un ilk kadın şoförü, sıradışı öyküsü ile dönemin yüksek tirajlı gazetelerinde “Mercedesli Çoban” başlığıyla yer buluyordu. Şoför Melek’in anlatımıyla o dönemin Bodrum’u ve ekmek teknesi Alınteri’nin öyküsünü sizler için derledik.
Bize kendinizden söz eder misiniz?
Kimlikteki ismim Abide Güner, herkes bana Melek diye hitap eder. Doğma büyüme Bodrumlu'yum. İlkokul mezunu bir köylü kadınıyım. 18 yaşında evlendim, 3 çocuğum var. 1971'de Akyarlar-Turgutreis hattında yolcu taşıyarak şoförlük yaptım. Minibüs kullanmaya başladığımda kızım 8 yaşında, oğlum yeni doğmuştu. Heves ettim, eşime “araba kullanmayı öğretir misin?” dedim. O zamanlar asfalt yol yoktu, toprak yolda gide gele öğrendim. Eskiden deniz yolu ile ulaşım sağlanırdı. Eşim kaptandı, yolcuları teknesiyle toplar, Bodrum ya da Turgutreis pazarına götürürdü. Kimi yumurtasını satardı, kimi sütünü yoğurdunu. Sonra yine yolcuları toplar getirirdi. Akyarlar'a karayolu geldiği zaman eşime “İlk yapacağın iş buraya bir minibüs almak olacak” dedim. O dönemde paramız yoktu. Eşim fikrimi duyunca “Bu sene süngere gidip çok para kazanıp minibüsü alacağım” dedi. Marmara'ya kadar gitti, 7 metrelik kayıkla denizin dibini taradı. 10-15 çuval deniz süngeri getirdi. Geldiği zaman “Kadir Reis sünger getirmiş” diye haberi yayıldı. Süngeri İstanköy (Kos) adasından Yunanlılar satın aldı. O zamanın parasıyla süngerden 42 bin lira para kazandık. Yıl 1967. Akyarlar’da hiç araç yoktu. 1971'de ilk aracı biz aldık. BMC marka bir minibüstü, arkasında “Alınteri” yazıyordu. Turgutreis-Akyarlar hattında çalışmaya başladık. 15 yıl minibüsçülük yaptım. Akyarlar'a ilk araba bizim sayemizde gelmişti.
Ehliyetiniz var mıydı?
Bir gün minibüse yolcu olarak bir komiser bindi. Adı İsmail Güzeldemirci'ydi. “Ehliyetin var mı” diye sordu. “Yok” dedim. Ben trafik komiseriyim dedi, şok oldum. “Bir hata mı yaptım acaba?” diye sordum. “Hatan yok ama ehliyet alalım sana” dedi. Buralarda ehliyet alacak yer yoktu. Komiseri dinledim kalktım Muğla'ya gittim, istenilen belgeleri söylediler, hepsini hazırladım. Bir gün bana komiserden mektup geldi, telefon yoktu o zamanlar. “Evraklarını tamamla, Ankara'ya gel, ehliyetini al” diyordu. Komiser'e “beni 6 ay sınava çağırma, ders çalışacağım” dedim. Çocuklarım küçük, annem hasta, köy hayatının zorlukları, hayvanlara da bakmam gerekiyor bir yandan. Onca iş arasında ehliyet sınavına nasıl vakit ayırayım? Çocukları yatırır, geceleri ders çalışırdım. Böyle 6 ay geçti. Eşim bir gün düdük çalarak geldi, “Melek müjde imtihana gidiyorsun” dedi. Yıl 1977, Mart'ın 25’i. Ankara Dışkapı'ya gittim, kapıda bekleyen bir kadına çocuğumu emanet ettim, sınava girdim. Kura ile soru seçiyorduk, 9. soruyu seçtim. Soru da zordu. 75 puanla yazılı sınavı geçtim. Direksiyon sınavına girdim, sınav arabası da Komiser İsmail'in arabası Murat 124'tü. İçine bir oturdum, minibüs kullanmaya alışmışım, bu araba çocuk oyuncağı gibi geldi. Günde kaç sefer yapardınız? Günde bir kaç sefer yapardım. Cumartesi günleri sabahtan akşama kadar yolcu taşıdığım olurdu. Yolcuyu alır götürür indirirdim. Pazarlarını yaparlardı, o sırada onları beklerdim. Herkes işini gördükten sonra yolcuyu alır geri getirirdim. O zaman gidiş geliş ücreti 1 kuruştu. Delikli 1 kuruş. Köyümüzün çocuklarını da okula ben taşırdım. Akyarlar'daki ilkokula minibüs yokken çocuklar yürüyerek giderlerdi. O zaman Akçaalan Köyü'nde bulunan Amiral Turgutreis İlkokulu'na servis taşımacılığı yaptım. Bir gün tekerlek patlamıştı. Çocukların okula yetişmesi gerekiyordu. Tekerleği de kendim değiştirdim.
Minibüs aldıktan sonra hayatınızda ne değişti?
Köyümüz çok fakirdi, balık dışında hiçbir geliri yoktu. Minibüsten sabahtan akşama kadar kazandığım 1 milyonu günlerce çalışıp kazanmak mümkün değildi. 15 senelik minibüsçülükten sonra restaurantımız olduğu için tamamen bu işi bırakıp balıkçılığa yöneldik. Balıkçılığa yöneldiğinizde Minibüs'ü sattınız mı? Çok ağladım. Eşime “satmayalım” dedim ancak satmak zorunda kaldık. Arabayı sattıktan sonra tekne aldık, bu tekne ile geçim kaynağımız balıkçılığa devam ettik. Teknemizin adı Kadir Reis'ti. Minibüs kullanırken yaşadığınız enteresan anılarınız var mı? Bir gün çocukları okuldan getirirken minibüse sarhoş bir yolcu bindi. Akyarlar'da ''Çek arabayı'' diye tutturdu. Huzursuzluk çıkarınca diğer yolculardan rica ettim minibüsten attırdım. Dönerken arabanın tamponunu vurdum. Araba sıfır, daha plakası bile yok. Eyvah! dedim, kırık parçayı atıp eve döndüm, eşim görünce kızdı. “Hemen parçayı bulun, getirin” dedi. Arayıp buldum, tekrar yerine yapıştırdık. Bir keresinde de diskoya gitmek isteyen gençleri aldım. “Kim kullanacak arabayı” dediler. “Ben kullanacağım” dedim. Benim gibi bir köylü kadını karşılarında görünce inanamadılar. “Arabaya binin görürsünüz” dedim. Yolda “Ya Ya Ya, Şa Şa Şa, Melek Abla sen çok yaşa” tezahüratları attılar.
Eşinizin desteği oldu mu?
Destek olmaz mı! Biz her konuda birbirimize destek olduk. Bana araba kullanmayı öğretti. Ben de denizde ona destek oldum. Bir gün eşim 22 metrelik Gırgır teknesi ile balığa çıkacaktı. Bir eleman eksiği vardı, bir ay yanında çalıştım. Akşam tekneye gider ağ çeker, sabah gelir evin işlerini yapardım. Tekne sürdüğüm de oldu.
Yaşadığınız bölgeye elektrik gelmesinde de etkiniz olmuş, anlatır mısınız nasıl oldu?
Barış Manço'nun işlettiği bir gece kulübünün açılışı için dönemin Başbakanı Turgut Özal Akyarlar'a gelmişti. Konvoy restaurantımızın önünden geçerken Turgut Özal'ın içinde olduğu arabayı durdurdum. “Hoşgeldiniz Başbakanım” dedim. “Var mı bi isteğin” diye sordu rahmetli. “Elektriğimiz yok” dedim. O zamanlar jeneratör ile aydınlatıyoruz burayı. Yanındakilere “hemen burayı listeye yazın” dedi. Bir aya kalmadan elektrik geldi.
Ev hanımlığı, şoförlük, balıkçılık, çobanlık… Başka sürprizleriniz de var mı?
Aşçılık diplomasını Bodrum'da alan ilk kadın bendim. İşletmemiz için ruhsat gerekiyordu. Bunun için aşçılık diploması almalıydım. Gittim onu da aldım. Elimden her iş gelirdi. Zamanında kara saban ile 5 dönüm yer sürdüğüm oldu.
Kadınlara bir mesajınız var mı?
Kadınların elinden her iş gelir, yeter ki kendilerine inansınlar, mutlaka başarırlar. Ben çocuklarıma baktım, inek sağdım, saban ile toprak sürdüm, minibüs ile yolcu taşıdım, teknede eşime yardımcı oldum. Şimdi de aile restaurantımızda aşçılık yapıyorum. Geçtiğimiz günlerde uçakla Ankara'dan dönüyorduk, ''Kaptan pilotunuz konuşuyor'' diye anons yapıldı. Sesinden pilotun kadın olduğunu anlayınca, gurur duydum. Turgutreis’te bir belediye otobüsünü kadın şoför kullanıyordu. Onu tebrik ettim, bravo sana dedim. Kadınların başaramayacağı şey yoktur.






