Bodrum Limonu


Bir bilgeç kişi şöyle yazmış; “Bodrum’un her zaman doğa güzelliğinden, çivit mavisi denizinden ve büyüleyici havasından söz ederiz. Oysa Bodrum’un yetiştirmiş olduğu kendine özgü bir limon çeşidi vardır. Limongiller ailesinden olan bu misket limona “Lime” ismi verilmiştir. Bilindiği üzere limon Himalaya Dağları eteklerinden uzun bir yolculuk sonrası Akdeniz’e ulaşmış bir meyve. Ancak limon doğası gereği gittiği toprağa kolayca uyum sağlayan ve her iklim şartlarında yetişen bir meyve değildir. Belli ki, limon bizim toprağımızı çok sevmiş ve ülkemizde yetiştirilmek üzere limon bahçeleri kurulmaya başlamıştır. Hatta limon uzun bir süre tedavi amaçlı olarak kullanılmış hem de bir dönemin zenginlik işareti olarak da kabul görmüştür. İşte Akdeniz’in iklimi ile özdeşleşen lime meyvesi, limongiller ailesinin içerisinde dünyaya nam salmıştır.
Bodrum’un verimli topraklarında beslenen ve burada yetişen lime limonu, normal limonun yarısı veya daha az büyüklüğünde, dış kabuğu yeşil, çiçeği beyaz renkte ve tadı ekşimsidir. Bu konuda almış olduğum bilgilere göre, Lime B1, B2, B3, C vitamini, Karoten ve kalsiyum bakımından çok zengindir. Kış mevsiminde hastalıklardan korunmak için gerekli olan vitamin ihtiyacını karşılamaktadır. Özellikle C vitamini sayesinde yara ve diş eti iltihaplarında iyileştirici rol oynamaktadır. Ayrıca sindirimin çalışmasına yardımcı olmakta ve hazmı kolaylaştırmaktadır. Bir de Lime limonunu diğer limonlardan ayıran en önemli özelliği de kendine has kokusu ile her türlü içecek, kokteyl ve kompostolarımızda rahatlıkla kullanılabilir olması ve doğal lezzet katmış olmasıdır. Bugün saray mutfaklarının imtiyazlı içeceklerinin baş tacı olan Lime limonundan yapılan içecekler, gerek sağlığımız, gerek ağız tadımız bakımından bulunmaz bir meyve türüdür.”
1
Bodrum Limonu diye internette aranırken Silva Özyerli’nin “Bodrum Limonu” anlatımını da okudum. Diyordu ki; “Çocukluğumda her ilkbahar gelişinde rahmetli annem bir çuval dolusu limonu alır, sabahtan akşama kadar sıkardı. Kabuğu sert olan limonların bazılarını da rendenin ince tarafından geçirir, şekerle bir güzel ovar ve elde ettiği limon suyuna şekeri ilave eder, tertemiz bir tülbente sardığı rendelenmiş limonu içine koyardı. Limonatayı evimizin avlusunda güneş alan güvenli bir yere koyar, sineklerden korumak için de üstüne ince bir tülbent yayar, kenarlarını mandalla tuttururdu. Günlerce bıkmadan, usanmadan gidip gelip limonatayı uzun uzun karıştırdığını hatırlarım. Güneşin sıcaklığı ile annemin becerikli elleri birleşince limonatanın özü kıvama gelir, sonrasında şişelenir ve kilerin serin bir köşesinde istiflenirdi. Bu limonata bütün bir yıl su ve buzla seyreltilir, özellikle de Diyarbakır’ın yaz sıcaklarında misafirleri ferahlatan, serinleten soğuk bir ikrama dönüşürdü, sevgiyle. Çocukluğunu farkında olmadan gözlemler yaparak geçirmiş, gördüğü her şeyi hafızaya kaydetmiş, genetik olarak üretmeye, var etmeye kodlanmış birisi olarak Bodrum’a tatile gittiğimde deniz-güneş ikilisinin peşinden koşacağımı düşünüyorsanız gerçekten yanılıyorsunuz demektir. Yaşasın doğa, yaşasın yerel pazar ve üreticileri! Buzzz gibi limon likörü gelir taa Bodrum’dan…”
Haydi gelin, limon deyip İtalya’da Amalfi, Sorrento, Positano, Capri, Ravallo, Rapello’da dolanalım; Ve hayranlıkla seyretmeye başladığımız seramik atölyelerinin duvarlarını süsleyen sahnelerden kendimize ders çıkarmak adına soralım mı; “Bodrum’un aynı zamanda limonlarıyla ünlü olduğunu anlatan böyle seramik atölyeleri, mağazaları olur mu? Seramik sanatçılarının limon süslemeleriyle bezedikleri nice güzellikleri anlatan kaseleri, tabaklar, vazolar, duvar tabakları, tepsileri, kahve fincanları ve yer seramikleri, masa üstleri satan mağazaları, dükkanları olur mu? Turizme katkısı olur mu? Hiç düşündünüz mü?” Limonu nasıl değerlendirmişler? Limonu sadece yetiştirip, yemeklerde veya alkollü- alkolsüz içkilerde, şuruplarda kullanılsın diye kendilerini kısıtlamamışlar. Alabildiğine uçsuz bucaksız yaratıcılıklarını kullanarak limonu, seramik sanatçılarıyla yeniden yaratmışlar. Seramik sanatında bir başka alan doğmuş, seramik ürünleri satan mağazalar doğmuş, ressamlar limon konulu nice desenler, tablolar boyamışlar, İtalya’da Amalfi, Sorrento, Positano, Capri, Ravallo, Rapello, Capri ve daha niceleri hep böyle anılmış. Hatta limon “Limoncello” ile bir daha ün yapmış. “Limoncello’nun adı nereden gelmekte” diye soranlar olursa derler ki, “Sorrentini, Amalfitani and Capresi akrabalıklarından dolayıdır. Kökleri Azzura Adası’nda limon ve portakal bahçeleri olan Bayan Maria Antonia Farace’in 1900 yılına kadar gider, çabalarına kadar gider. Ancak Capri’de bir işadamı olan Massimo Canale ‘Limoncello’ ismini 1988’de tescil ettirmiştir.” San Gimignano’daki seramik mağazalarından, dükkanlarından birinin raflarını gösteren fotoğraf anlatsın ve ben yine sorayım; Bodrum limonu için hiç düşündünüz mü?