LABRAUNDA “ZEUS’UN KUTSAL YAYLASI”


LABRAUNDA

ZEUSUN KUTSAL YAYLASI

Labraunda'da her şey bir yarık kaya ile başladı…

Söylence odur ki Gök Tanrı Zeus “labrys” denilen çift ağızlı baltasını yeryüzüne fırlatır ve devasa kayayı ikiye yarar. Ayrık kayanın hemen altından su kaynağı fışkırır. O kaynak binlerce yıldır Milas’a hayat verir.

İsmini bir kutsallık simgesi olan çift ağızlı balta “labrys”ten alan Labraunda, elinde alışılan şimşek figürünün aksine, çift ağızlı balta tutan Tanrı Zeus’a adanmıştır.

Kutsal bir kayanın etrafında kurulan ve Milas’a 14 km uzaklıkta bulunan Labraunda, antik Karya’nın en görkemli ve en iyi korunmuş kutsal alanıdır.

Günümüzde halk tarafından Baltalı Kapı olarak adlandırılan kemerli kapının kilit taşı üzerinde yeralan labrys üzerinde gözler bulunmaktadır. Baltalı Kapı, Labraunda Kutsal Alanına giden yolun başlangıç noktası konumundadır. Kilit taşı üzerindeki gözlü labrys kabartması “Zeus her şeyi görür” anlamında yorumlanmaktadır.

Labraunds'un en önemli dönemi M.Ö. 4. yüzyıldır. Hekatomnidler Devri ile Karia, altın çağını yaşayacaktır. Labraunda’nın en dikkat çekici dönemi Hekatomnos sonrası görevi devralan büyük oğlu Mausolos (M.Ö. 377-352) ve yönetime üçüncü sırada geçen İdrieus (M.Ö. 351-344) idarelerinde yaşanır. Adak yazıtları kutsal alanın hamileri Mausolos ve İdrieus’u işaret etmektedir.

Labraundada kutsal alan oldukça dik bir yamaca kurulmuştur. Bu yüzden yapılar inşa edebilmek için teraslara ihtiyaç duyulmuştur. Bugün Labraundada 5 teras yer almaktadır.

Mausollos, özellikle büyük mermer blokların taşınması için Mylasa'ya kadar taş döşeli bir yol inşa ettirmiştir. Daha sonra şölenler için bir stoa ve andron binası yaptırmıştır. Bu etkileyici yapı kutsal şölenlerde ziyafet salonu olarak kullanılıyordu. Yapı üzerinde neredeyse tamamen korunmuş yazıt üzerinde “Hekatomnos oğlu Mausolos, Andron’u ve içindekileri Labrandalı Zeus’a adamıştır” yazısı mevcuttur. İdrieus, yeni Zeus Tapınağı ve arkasındaki oikoi binasını, ikinci bir andron yapısını, güney Propylon'u ve dor binasını inşa etmiştir. Bugün Laubranda'da görülen birçok yapı bu dönemden kalmadır.

Kutsal alan her yıl büyük dinsel bayramlar için gelen ziyaretçileri beş gün boyunca ağırlıyordu. Bu kişiler söz konusu kutsal yolu izleyerek ya da Labraundanın kuzey tarafındaki dağlardan ve ardındaki vadide yer alan Alinda ve Alabandadan başka bir taş döşeli yolu izleyerek büyük kafileler halinde Labraundaya ulaşmaktaydılar.

Bununla beraber Labranda tarihi yalnızca Hekatomnos dönemi ile sınırlı değildir. Son derece zengin yazıt ve sonraki dönemlere ait kalıntılar az sayıda da olsa büyüklükleriyle tapınağın Helenistik dönem boyunca canlılığının bir kanıtıdır. Roma devrinin sonuna kadar birçok imparator ve vali Labranda rahipleri tarafından kutsanmıştır.

Zeus Labraundos hakkında en eski bilgiyi M.S. 2. yüzyılda yaşamış Plutarkhostan öğrenmekteyiz.

Herakles Amazon kraliçesi Hyppolite’yi öldürdüğün de, onun çifte ağızlı baltasını Omphale’ye hediye eder. Omphale’den sonra başa geçen Lydia kralları bu baltayı kutsal sayarak birbirine aktarır. Aradan yıllar geçer; Gyges ayaklanıp Kandaules ile savaşa girişince Mylasa’dan Arselis bir orduyla Gyges’e yardıma gelir. Baltayı alan Arselis Karia’ya gelerek Zeus’un bir heykelini yaptırır ve baltayı eline yerleştirir. Böylece Zeus’un çift ağızlı baltayla anılmasını sağlar. Bu tanrıya Labrandeus adını verir, zira Lydialı’lar bu baltaya labrys demektedir.

Labraundadaki büyük bir çatlak kaya ikiye yarılmış gibi görünmektedir. Kutsal Kaya, kutsal alanın en açık ve en dikkat çekici yerinde bulunmaktadır. Kutsal Kayanın batısında eskiçağlarda şekillendirilmiş bir çıkıntı yer almaktadır. Yarık kayaya oyulmuş büyük bir niş ve kayalara oyulmuş bir merdiven bulunur.

Kutsal alanın yukarısındaki dik yamaçta yer alan Anıt Mezar, 7.80 metre genişliğinde ve 9.70 metre uzunluğundadır. Hem mimari parçaların profilleri hem de tonoz tipi M.Ö. 4. yüzyılın ikinci yarısında inşa edildiğini göstermektedir. Giriş mekânında iki yanda birer tane, taş levhalardan oluşturulmuş lahit vardır. Mezar odasında ise yekpare taştan oyulmuş üç büyük lahit bulunmaktadır.

Labraunda Zeus Tapınağı ile Priene Athena Tapınağı arasındaki benzerliklere dayanılarak her iki tapınağın da mimarının, Halikarnassostaki Maussolleionun da mimarı olan Pytheos olduğu öne sürülmektedir. Pytheosun önce Labraundadaki tapınağı, daha sonra da Prienedeki tapınağı inşa etmiş olması kabul görmektedir.  

Labraunda’nın bir diğer önemi de kazı tarihçesinde yatmaktadır. 1700’ler itibariyle alanı pek çok gezgin ziyaret etmiştir. Ancak Labraunda’nın kaderi 1948 yılında İsveçli arkeolog Prof. Dr. Axel W. Persson’un Labraunda’yı keşfetmesiyle değişmiştir. Günümüzde Doç. Dr. Oliver Henry başkanlığında devam eden kazı çalışmaları ile Türkiye’nin en uzun soluklu kazı alanlarından biri olma konumunu korumaktadır.

Laubranda suyu bugün de popülerdir; şişelenen ve kutsal alanın adıyla dağıtılan kaynak suyu, Muğla’nın neredeyse tüm yerleşimlerinde en fazla tercih edilen su markası olarak karşımıza çıkıyor.

Resim altı: Mylasa ve Labraunda çevresinde tapınım görmüş olan Zeus Labraundos, sikkeler üzerindelabrys ile betimlenmektedir.