Temel Devren…


Düşlerden gerçeğe süzülen bir dal, bir çiçek, bir yaprak konuverir kadifenin üzerine. Bir üst, bir alt, bir sabır, bir emek oluverir. Elden ele, sandıktan sandığa, anadan kıza ve sonsuzluğa ulaşır.

Sevdanın, sabrın, zengin gelenek ve göreneklerimizin, dahası naftalin kokularına sarmaladığımız anıların özenle saklanıp, korunduğu adı bilinmeyen müzelerdir sandıklar. Açıl bohça açıl diyerek, kınalı ellerin binbir emekle nakış nakış işlediği Temel Devren’i anlatmak üzere aralıyoruz çeyiz sandığın kapağını…

Gelin ve kına yeni tütmeye başlayan ocağın habercisidir der eskiler. Zamanın giyim kuşam zevkini, el becerisini, kadife kumaşlara altın ipliklerle işleyerek yansıtan bir sanat eseri olan Temel Devren, bir dönemin gelinliğinin adıdır. Kuşaklar öncesine ait bu eşsiz gelinlikler “miras” olarak da adlandırılır. Genellikle koyu kırmızı, mor, bordo kadife kumaşların tercih edildiği, üzerine kabartma desenlerin uygulandığı kıyafetler Anadolu da bindallı olarak bilinir. Tek parçalı ve belden kesiksizdir.

20. yüzyıldan itibaren bindallılar yerini beyaz gelinliğe bırakır. Bu değişim birden bire olmamıştır elbette. İlk olarak Anadolu’nun birçok yöresinde beyaz bindallılar tercih edilmiş, duvaklarda, başlıklarda değişimler olmuştur. Sonuçta günümüzde kullanılan beyaz gelinliklerin devri başlamıştır. Bodrumlu kadınların el emeği, göz nuru temel devrenler ise, günümüzde kına gecelerinin vazgeçilmezi olmuştur.

Gümüşlük’te evinde ziyaret ettiğimiz Nezahat Özak, zahmetli bir o kadar da maliyeti yüksek olan ve kız evi tarafından ısrarla istenen “temel devren”in eve maddi zorluk getirdiği için temel deviren olarak adlandırıldığını, zaman içerisinde “temel devren” olarak telaffuz edilmeye başlandığını belirtiyor.

Kız beşikte, çeyiz sandıkta derler… Lakin Temel Devren, kaynana yani damadın annesi tarafından hazırlanır. Oğlu olan anneler gelinleri için sıvar kolları bir heves, nakış nakış bezedikleri kadife kumaş bir sanat eserine dönüşür ellerinde.

Kına gecesinde geline temel devreni giymesinde mutlu evliliği olan bir büyüğü yardımcı olur. Geline, temel devrenlerini giyen arkadaşları da kına boyunca eşlik eder.

Geleneksel bir Bodrum düğününde Temel Devren’in izini sürdük. Davul zurna eşliğinde ağırlıktan kına gecesine varıncaya dek Hasan & Fatma Kırık çiftinin mutluluklarına ve bu eşsiz geleneğe şahit olduk. Fatma Gelin kına gecesinde temel devreni ile salınırken, arkadaşları da temel devrenleri ve dansları ile ona eşlik etti. Mahfel, valide, kösem, altınyolu, akşam güneşi, kırçiçeği, kasımpatı… İşlemelerdeki zerafet, desenlerdeki zenginlik bizi kendine hayran bıraktı.

Selçuklulardan günümüze ulaşan temel devren geleneğinde, Osmanlı İmparatorluğu’nun yükseliş döneminde işlemeler altın ve gümüş ile yapılırken günümüzde ekonomik sebeplerle sim tercih edilmektedir.

Gergef, kadife, biz, iğne, makas, sim, boncuk, bal mumu, rokoko (tel), dantel, karton, raptiye ve bolca sabır. Altın gümüş sim, iğnenin peşinden gider, becerikli ellerde temel devren olur. Eşsiz motiflerden etkilenip, temel devrene girişmek isterseniz ihtiyacınız olan temel malzemelerdir bunlar.

İşlenecek desen mukavva üzerine çizilir, kesilerek gergefteki kadife üzerine yerleştirilir. Kadife gergef’e yerleştirilirken kumaşın zedelenmemesi için kenarlarında başka bez kullanılır. Makaralığa yerleştirlen 7 kat sim nazar değmesin diye mavi boncuktan ya da düğme içinden geçirilip, balmumu ile kirişlenir. İşin püf noktası düğüm daima üstte olmalıdır. Kumaşın arkasına bakıldığında düğümlerin görünmemesi gerekir. Bu işin kalitesini belirleyen unsurların başında gelir. İğne aşağıdan yukarı ya da yukarıdan aşağıya verevine atılır. Binbir emekle hazırlanan temel devreni nasıl muhafaza etmemiz gerektiğini Bodrumlu hanımlar şöyle özetliyor:

Temel devren yapımında karton kullanıldığı için kesinlikle yıkanmaz, kuru temizleme yapılmaz. Kaput bezinden bir kılıf dikip içine defne yaprağı ve yağlı çıra koyarak temel devreni muhafaza edebilirsiniz. Çıra nemden korur. Eskiler halılarını da sararken araya çıra koyardı. Sık sık havalandırılmalı, karanlık bir yerde tutulmamalı, asılarak korunmalıdır. Selçuklular döneminde temel devren yapımında gazlı çaput kullanılmıştır. Bir gün boyunca gazın içine yatırılan çaputlar sertleşir ve günümüzdeki kartonun yerine temel devrende kullanılırmış. Bu koku böcekten koruyup, güve gelmesini önlüyormuş. Çırağan ve Dolmabahçe Sarayı’nda kaftan ve şehzade yastıklarının sergilendiği bölümde bu sebeple gaz kokusu alırsınız.

Bir temel devrenim olsun istiyorsanız tek seçeneğiniz kiralama ya da satın alma değil. Emeğinizi, gözünüzün nurunu, sizden sonraki kuşaklara aktarmak istiyorsanız Bodrum Halk Eğitim Merkezi bünyesinde düzenlenen temel devren kurslarına katılabilirsiniz. Geleneğin devam ettirilmesi adına açılan temel devren kurslarında eğitim veren ve yıllar içinde bir çok kursiyer yetiştiren Olgunlaşma Enstitüsü mezunu Aynur Aydoğan’ın bu eşsiz mirasla tanışma öyküsünden oldukça etkilendik ve sizlerle paylaşmak istetdik.

90’lı yılların sonunda Kültür Bakanlığı’ndan unutulmaya yüz tutan geleneklerin araştırılması ve yaşatılması için çalışmalar yapılması hususunda Bodrum’a bir yazı ulaşır. Eğitmen Aynur Aydoğan Ortakent’e yeni tayin olmuştur. Dönemin Ortakent Belediye Başkanı Mehmet Kocadon, annesi Fatma Hanım’ın sandığından altın sim ile işlenmiş “temel devren” ve “eseli”yi getirir. Eseli temel devrenin duvağıdır. Fatma Hanım’a ait eseli ve temel devren ile yola çıkılır ve 2000’li yıllardan itibaren Halk Eğitim Merkezi bünyesinde bu gelenek yeniden hareket kazanır.

***

Burası kız evi, renk renk desen desen“temel devren”lerin kına gecesi
Anne üzgün, evden gidiyor bir tanesi

***

Hürrem Sultan ile Kanuni Sultan Süleyman’ın aşkı, dillere destandır. Rivayet olur ki, sarayda cariye olan Hürrem tüm hünerlerini sergilese de Sultan Süleyman’ın dikkatini çekemez. Hemen her gün Kanuni’nin yolunu gözler, onun geçtiği vakitlerde şarkılar söyler ama ne fayda. Sultan, “elleri çirkin yüzü güzel yarim” der ve geçer. Bir gün sarayın ileri gelenlerinden yaşlı bir kadına danışır sultanın ilgisini çekmek için ne yapması gerektiğini. Yaşlı kadın “bir gergef al ve kirişleme yap” diye nasihatte bulunur. Sanata düşkün bir sultan olan Kanuni, Hürrem’i elinde gergef ile gördüğünde “elleri güzel, kendi çirkin yarim gözdem olur musun” der.