SU TESİSLERİMİZDEN SARNIÇLAR -II-


Anadolu'nun birçok beldesinde görülen sarnıçlara son zamanlarda artan ilgi dikkati çekmektedir. İlginin sonucunda gündeme gelen diğer bir husus da bu yapıların nasıl korunacaklarıdır. Ancak bundan önce, su mimarlığımızın nadide örnekleri olan bu yapıların tarihi, mimari ve sanatsal özellikleri üzerinde durarak ne gibi bir önem taşıdıkları ve niçin korunmaları gerektiğini belirginleştirelim.

Genellikle kırsal alanda yer alan ve bazen sadece etnografik açıdan ele alınma eğiliminde olunan sarnıçların kesinlikle tarihi eser yönüyle değerlendirilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Zaman içinde çeşitli tesislerle evlerin içine, tarlaların yakınına kadar su getirilmesiyle sarnıçlar da işlevini yitirmeye başlamıştır. Yaklaşık 40 yıl öncesine kadar kullanılan bu sarnıçlar, sadece insanlar için değil, kapılarının önünde bulunan ve nadir olarak günümüze ulaşmış yalaklardan su içen binit hayvanlarının da faydalanması için düşünülmüş, o dönemlerde önemli bir ihtiyacı karşılayan eserlerdi. Bu nedenle sürekli olarak bakımlarının yapılması hatta belki de bulunduğu yerde yeniden inşa edilmeleri gerekmekteydi. Bu durum sürekli bir yenilenme ve değişim getirmiştir. Buna bir de sarnıçların su tesisi olmasını ekleyelim. Eğer onarım ve malzeme yenilenmesi gibi kritik müdahaleler zamanında yapılmaz ise yapıların bünyesinde meydana gelen deformasyon, burada biriktirilen suyun, yapıyı çok daha çabuk tahrip etmesine neden olabilirdi. Sarnıçların gerek inşa malzemeleri gerekse mimari düzenlemelerinde görülen kimi yeni diyebileceğimiz uygulamalara bu açıdan bakılmalıdır. Dolayısıyla zamanla oluşan tahribata direnerek ayakta durmaya çalışan bu yapıların ilk inşa tarihlerinin çok daha eskilere dayanıyor olması gözden uzak tutulmamalıdır.

Sarnıçların genellikle kapıları üzerinde yapım ya da onarım kitabelerinin bulunabildiğini, bunlar içinde belki de en erken tarihli örneklerden birinin Bodrum'daki Türk Kuyusu mahallesindeki H.1189/M.1775-1776 tarihli sarnıç olduğunu belirtmiştik. Bunun yanında Ortakent, Gümbet, Mumcular, Yalıçiftlik, Yalıkavak, Çamiçi, Gürece, Pınarbelen ve Torba'daki bazı sarnıçlar da kitabeli olup en az 100-200 yıllık bir geçmişin tanıklarıdır. Ancak yukarıda da kaydettiğim gibi kitabelerde açıkça belirtilmese de bu tarihler yeniden inşa ya da onarım yılını veriyor, dolayısıyla sarnıçların ilk inşa tarihleri daha eskilere gidiyor olabilir. Yine sarnıçların günümüze ulaşan kitabelerinden bu eserlerin bazen hali vakti yerinde olan kişiler bazen de o köy veya mahalledekiler tarafından ortaklaşa yaptırıldıkları anlaşılmaktadır. Bazı sarnıçların kapısının üzerindeki Latin harfleriyle yazılmış modern kitabeler de bu geleneğin son zamanlara kadar devam ettiğini göstermektedir.

Mimari kurgu olarak sarnıçlar, dikdörtgen ve daire planlı olmak üzere iki farklı düzenleme gösterir. Üzeri beşik tonozla kapatılan dikdörtgen planlı sarnıçlara göre kubbe örtülü, daire planlı sarnıçlar daha yaygındır. Dışa açılan kapıdan girildikten sonra yapıların içine inmek için bir merdiven önümüze gelir. Sebebi oldukça basittir; kapı yukarıda olacak ki iç mekânda su biriksin. Yağmur sularının dışa akmasını önlemek için kubbe eteği hizasında oluklar dış cepheleri dolanırken buradaki küçük açıklıklardan yağmur suları iç mekâna akıtılırdı. Sarnıçların içine girdiğinizde belirli bir yüksekliğe kadar ulaşan su birikintisi, sistemin ne derece sağlam olduğunun ve halâ çalışmakta olduğununun göstergesidir.

Son zamanlarda, yanından geçen yolların bilinçsizce ve sürekli yükseltilmesi nedeniyle bir kısmı alçakta kalan yada toprağa gömülen, bakımsızlıktan bazılarının üst örtüleri çöken, duvarlarında yer yer çatlaklar meydana gelen, duvarları ve kubbelerinin üzerinde otlar yükselen bu yapıların sahipsizlikten ve gariplikten kurtarılmaları gerekmektedir. Aslında bunun için yüksek bütçelerin ayrılmasına da gerek yoktur. Sarnıçların çok büyük bir kesiminin ömrü, alınacak basit önlemlerle artırılabilir. Bunun için Belediyelerde basit onarımlar için yetkili olan KUDEP'lerin Koruma Kuruluyla koordineli olarak bir çalışma planı hazırlaması ve bu doğrultuda sarnıçların bakım ve onarımlarının sağlanması en kestirme yol gibi görünmektedir. Bunlar içinde köklü restorasyona ihtiyaç duyulan sarnıçların projeleri yine yüksek olmayan bütçelerle hazırlanabilir ve restorasyonları gerçekleştirilebilir. Çünkü sarnıçların mimari ve malzeme özellikleri açısından proje ve uygulama bütçeleri yüksek rakamlara ulaşmayacaktır. Bunun yanında yapıların bakım ve onarımlarında ya da detaylı projelendirilmelerinde, tarihte olduğu gibi bugün de bulunduğu yerdeki halkın desteğinin alınması hatta onların bu faaliyetlere ortak edilmesi, sarnıçların korunmasında devamlılık açısından zorunludur.

Fotoğraf 1- Bodrum Kelerlik Sokak girişi, Antik tiyatro ile hastane kavşağı arasındaki sarnıç

Fotoğraf 2- Gündoğan-Türkbükü yolunda sarnıç

Fotoğraf 3- İçmeler ile Gerenkuyu arasındaki sarnıç

Fotoğraf 4- Turgutreis Bayrak Tepesinin arkasındaki sarnıç

Fotoğraf 5- Turgutreis Bayrak Tepesinin arkasındaki sarnıcın giriş kapısındaki yazı

Prof. Dr. Kadir PEKTAŞ