Nasipse Olur


Genel koordinatörlüğünü üstlendiğimiz, Kasım ayında vizyona girecek olan romantik komedi “Nasipse Olur”un başrol oyuncuları Algı Eke ve Burak Sevinç ile sette keyifli bir röportaj yaptık.
Sinop’un Boyabat ilçesinde gerçekleştirdiğimiz 3 haftalık çekimler sırasında oldukça keyifli günler geçirdik ve bu güzel insanları tanıma fırsatı yakaladık.
“Nasipse Olur”un yapımcılığını Vahdet Erdoğan üstlenirken, yönetmen koltuğunda Selahattin Sancaklı oturuyor. Senaryosunu Barış Başar’ın kaleme aldığı filmde Hakan Bulut, Nur Sürer, Aşkım Kapışmak, Erdem Baş, Yeşim Dalgıçer, Zeyno Eracar, Kıvanç Baran Aslan ve Selahattin Sancaklı gibi deneyimli oyuncular yer alıyor.
Lafı fazla uzatmadan sizleri başrollerimiz ile baş başa bırakıyoruz.
“Nasipse Olur” adlı sinema filminde canlandırdığınız karakteri ve filme dahil oluş sürecinizi anlatır mısınız?
Canlandırdığım karakterin adı Günfer. 30’lu yaşlarda, deli dolu, küçük yer kızı. Babası hep erkek istemiş, kız olunca da erkek gibi büyütmüş. Ben karakteri bildiğimiz erkeksi kızlardan değilde, uçuk kaçık tarafıyla yorumlamaya çalıştım.
Filme dahil oluş sürecime gelince, filmin senaristi Barış Başar ve yönetmeni Selahattin Sancaklı ile daha önce farklı projelerde çalışmıştım. Senaryoyu okuduklarında bu rolü Algı oynamalı demişler. Beni aradılar, ben de filmi ve karakteri çok sevdim. Burak da eski arkadaşım, kısacası ekibi çok sevdim ve keyifle kabul ettim.
Set ortamından bahseder misiniz?
Tipik set ortamı diyelim. Çekimler Boyabat’ta olduğu için bir alışma süreci oldu tabi ki. Set ortamı çok huzurluydu ve Boyabat orada film çektiğimiz için çok mutluydu. Bize çok yardımcı oldular. Şehir dışı işlerde oyuncular ve ekip daha çok vakit geçiriyorlar, daha yoğunlaşıyor ilişkiler. 3 haftalık keyifli bir maratondu. Sonucu göreceğiz hep birlikte.
Çekimleri Muğla’da yapılan “Düriye’nin Güğümleri”nde Hayriye karakteri ile izleyicinin karşısına çıktınız. Bir başka Ege dizisi “Hayat Sevince Güzelde” Zarife oldunuz. Bir yanda rolünüze konsantre olmak, diğer yanda Ege şivesini başarılı şekilde yansıtmak…
Ege’yi çok seviyorum. Mesleğe başlamam Ege şivesiyle oldu. Kulağım iyidir ve herhangi bir şiveyi oynamadan önce o bölgenin yerel halkıyla çalışıyorum. Elbette bir ön hazırlık sürecim oluyor. Karakter yaratımı süreci oluyor. Hem şive yapıp, hem role göre o ağzı uydurmak gerekiyor.
Çekimler sırasında çok bilinmeyen yönleriyle de tanıma fırsatı bulduğunuz Muğla’yı sizin ifadelerinizle dinlemek isteriz.
Muğla inanılmaz bir lokasyon. Doğası inanılmaz, havası inanılmaz. Ege insanını çok seviyorum. Hayattan keyif almayı bilen insanlar. Muğla gerçekten benim için çok tanıdık bir yer artık. Tepeden tırnağa gezdim. Muğla’ya gidince hiç yabancı hissetmiyorum. Özellikle Ege Mutfağı’na bayılıyorum.
“Kedi Özledi” filminde canlandırdığınız Kıymet karakteriyle 2014 yılında komedi dalında 19. Sadri Alışık Ödülleri - En iyi kadın oyuncu ödülünü aldınız. Bu karaktere nasıl çalıştınız ve bu rolde siz kendinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
O filmde ilk ödülümü almıştım. Mustafa Şevki Doğan projesiydi ve Mustafa hoca benim piyasaya ilk girdiğimde çalıştığım yönetmendi. Filme girişim çok ani oldu. O sıralar bir dizi çekiyordum, aslında ciddi bir ön hazırlık yapamadım. O yaz çalışmayı planlamıyordum, zira çok yorgundum. Annem o filmde oynamamı çok istedi. Annemin sözüne uyup dahil oldum açıkçası. Film çekimleri esnasında da annemi kaybettim. Sonra da film bana ödül getirdi. “Kedi Özledi” filminin benim hayatımdaki yeri o yüzden bambaşka.
Zor bir filmdi. Komedi olmasına rağmen içinde çok trajik şeyler vardı. Trajik sahneleri oynarken zorlandığımı hatırlıyorum. Sonuç güzel oldu. Güzel bir romantik komediydi. Hala televizyonda yayınlandığında çok izleniyor, seviliyor.
Sırada “Nasipse Olur” var. O da sevilen bir romantik komedi olacak mı birlikte göreceğiz.
“Nasipse Olur”da nasıl bir karakteri yansıtıyorsunuz? Rolünüze nasıl hazırlandınız?
Zengin aile çocuğu. Hatta Boyabat'ın en zengin ailesi. Lakin mirasta gözü yok, lezzet düşkünü bir insan. En büyük hayali restoran açmak. Sinop'a lüks bir restoran-hotel açıyor. Annesi bu durumu öğrenince kapatıp Boyabat'a tekrardan açması gerekiyor. Elbette bütün para kaynağı elinden alınıyor. Özetle gücü elinden alınan bir adam. Bu zamana kadar her istediğini rahatlıkla yapabilmiş ve biraz ukala. Para kaynağı kesilince yalnız kalıyor. Sonrasında en yakın arkadaşıyla beraber iş tamamen hırsa ve inada biniyor. Aslında işin özü şu. Masum ve iyi bir adam, kendini ailesine kanıtlamak istiyor. Bunun içinde çok uğraşıyor. Bakalım hikayesini göreceğiz.
Yoğun bir tempodan çıktığım için role hazırlanmaya pek vaktim olmadı ne yazık ki. Defalarca kez senaryoyu okudum ve ben olsam Gökhan’ın yerinde nasıl davranırdım diye düşündüm. Tamamen içselleştirmeye çalıştığım bir durum var. Elbette karşınızdaki oyuncunun performansı, yönetmenin, senaristin istekleri, diyaloglar eklendiğinde Gökhan’la orta yolu bulduk diye düşünüyorum.
Set ortamına değinmek istiyoruz. Çekimler sırasında sizi şaşırtan bir ortam ya da olay yaşandı mı?
Set ortamı gayet neşeli, eğlenceli, keyifli geçti. Her sahnesi ayrı güzeldi. Çekimlerde beni oldukça şaşırtan bir ziyaretçim oldu açıkçası. Kısa bir ara vermiştim. O arada bir beyefendi yanıma geldi, koluma girdi. “Burak bey, sizi çok seviyoruz ama sizi burada hepimizden daha çok seven bir esnaf abimiz var. Lütfen gel de onu gör, çok rica ediyorum” dedi. Bayağı koluma yapıştı. Vallahi bırakmam, hemen şurası dedi ve bir yandan beni çekiştirmeye başladı. Ne kadar çalışmam gerektiğini söylesem de dinletemedim. İki dükkan yandadır diye düşünürken beyefendi sağolsun beni 3 sokak yürüttü. Sonunda esnaf abimizin yanına ulaştık, beni omuzumdan tuttu ve oturtmaya çalışıyor. İlla bir limonatamı içecen diye. Ne kadar artık gitmem lazım desem de yok olmaz diyerek adeta beni hapsettiler oraya. Nasıl oldu anlamadım, setin ortasından büyük bir ustalıkla beni alıp üstelik prodüksiyondan kimse görmeden bir kaç sokak yürütüp esnaf abimizin dükkanına soktu.
Oyunculuk kariyeriniz nasıl başladı?
Değerli yönetmen arkadaşım Ahmet Katıksız 2010-2011 sezonunda “Babam için” adlı diziye hazırlanıyor. Oyuncu görüşmeleri sırasında istediği tipte insan bulup oyunculuğunu tam yakalayamamış ya da oyunculuğu bulup tipi yakalayamamış. Bir gün balkonda çay içerken bu muhabbet açıldı. Tam senin tipinde, senin gibi konuşan, senin gibi tavırları olan bir karakter istiyorum dedi. Sonra bana bakıp denemek ister misin diye sordu. Bir odeyşın çekelim. Arkadaşım olmanın bir önemi yok. Sende yoksa zaten olmaz o iş. Ama merak ediyorum, nasıl birşey çıkacak dedi. 1.5 saat uğraştı benimle. Yanımızda ortak arkadaşımız Emre Erkan vardı. Ona aşık olduğum kıza bakar gibi bakmam gerektiğini söyledi. Yapamam dedim ama herhalde olmuş ki kayıtlar, kanala gitti ve beğenildi. Değişik bir serüven başladı benim için. Hiç bilmediğim ortam, hiç bilmediğim bir meslek. 5-6 bölüm sonra bu işe aşık oldum. Devam etmeye karar verdim. Sizin için en özeli ya da dönüm noktası diyebileceğiniz bir sahne deneyiminizi bize anlatır mısın?
Fethi Kulaksız’ın her sahnesi benim için çok özeldi. Ama en özeli son sahne. Fethi’nin, avcının şehit olduğu sahneydi. Senaristimiz, oyuncu arkadaşlarım, bütün ekibimiz ve yönetmenimiz o kadar özendiler ki bu sahneye. Aksiyon dolu muhteşem sahneler çektik. Son nefesini verirken hala sevdiğinin gözlerine, arkadaşlarının, komutanının gözüne bakan o kahraman asker sahnesi benim için çok özeldi. O kadar özendiler ki bu sahneleri çekerken. Aksiyonuyla, dramıyla, hüznüyle. En uzun oynadığım karakterdi. Oynamaya çalıştığım, hayat vermeye çalıştığım karakterdi ve o çok özel bir vedaydı benim için. Bence unutulmaz bir sahne ortaya çıktı.
Müzik hayatınızda ne kadar yer kaplıyor, bizleri bekleyen bir sürpriz var mı?
Müzik ne yazık ki bu aralar hayatımda çok yer kaplayamıyor. Ne yazık ki diyorum. Çünkü müziğe aşığım. Bir youtube kanalı açtım. Ama o kadar yoğun çalışıyorum ki 5-6 aydır hiç video yükleyemedim. Arkadaşlarım sağolsunlar dizilerde şarkı söylediğim bölümleri en azından hayranlarımız izleyebilsinler diye kanala yüklüyorlar. Özel çalışmalarımı umarım yakın zamanda yükleyeceğim diye düşünüyorum.
Yoğun çalışma temponuz içinde size iyi gelen neler var?
Bu tempoda bana en iyi gelen şey eğer evimdeysem genelde bahçede oturmayı tercih ediyorum. Sessizlik beni çok rahatlatıyor. Kendi kendime kalabiliyorum ve düşünebiliyorum. Herşeyi gözden geçirme şansım oluyor bu sayede. Onun haricinde gerçekten güzel bir boşluğum, vaktim varsa enstrümanları teker teker alıp bir şeyler tıngırdatmak beni tamamen rahatlatıyor. Deniz bana en iyi gelen şeylerden biri. Suyun altında geçirdiğim her vakit çok değerli. Beni tamamen kendime getiriyor.