MOĞOLİSTAN


Az gittik uz gittik…

Hiç azalmayan keşfetme ruhuyla yolculuğa çıktık. Yüksek dağların buzsu ufuklarına, sonsuz bozkırların yalnız şafaklarına doğru.

Moğolistan, kâşif ruhlu gezgin için tükenmeyecek büyüklükte bir toprak. Türkiye’nin iki katı büyüklüğünde bir yüzölçümü, bütün denizlerden uzakta, Sibirya’nın kuzeyinde ıpıssız bozkır, çöl, dağ yamaçları, donmuş göller ve buzdan nehirlerden bir ülke.

Adeta bin yıl öncesini yaşayan çadırları, hayvan sürüleriyle Moğollar… 

Issız donmuş bozkırlar ve yalnızlığın ülkesi… Moğolistan… Alışık olmayan gezginlerin bedenini titreten, dişlerini takırdatan soğuk, kalın hayvan postlarının içinde, kızağın üzerinde seyahat eden yerliler için olağan iklim. Bu topraklarda kışlar kuru ve soğuk havanın hakimiyetinde. Bu sebeple kazaklar hayvansal gıdalarını çadır duvarlarına asarak sene boyu bozulmadan tüketebilmekte.

- Batı Moğolistanda yaşayan kazaklar 

Çoğunlukla hayvancılıkla geçinen Kazaklar ulaşım için at ve motosiklet kullanıyorlar. Toplu taşıma için, Sovyet rejiminden kalma minibüsleri de Moğolistan topraklarında görmek mümkün. Yakıt ihtiyaçları, toprak üzerine kurulmuş ilkel gaz istasyonlarından sağlanıyor.

- Yegane ulaşım araçları motosiklet ve at…

Uzaklardan gözümüze çarpan Kazak çadırı ise ne kadar dağınık bir yerleşime sahip olduklarının çarpıcı bir örneği. 

Tüm göğü kucaklayan dev kara kanatlar, güçlü pençeler, kemerli bir gaga, keskin gözler…

“Kartalla avcılık Türklerin en eski avlanma şekillerinden biri. Altı bin yıllık tarihi geçmişe sahip olan geleneğin, tarihi kaynaklarda izi 2-3 bin yıl öncesine kadar sürülebilmekte. 

Moğolistan'ın batısındaki Altay bölgesi yeryüzünün ulaşılması en zor yerlerinden biri. Pek yol geçmez buralardan. Moğolistan, Kazakistan, Çin ve Rusya ile sınırı olan Altay Dağları'nın karlı dorukları aşılmaz engellerle doludur.

Kafasında tilki kürklü bir şapka, sırtında koyun derisinden bir giysi. Kolunda taşıdığı kartal, heyecanla av arıyor. Kazaklar modern dünyadan uzak, yurt adını verdikleri yuvarlak çadırlarda zorlu kışlara maruz bir yaşam sürdürür ve kartalları eğiterek at sırtında avlanırlar.

Kazak Türkçesinde, kartalı yakalayıp eğiten ve avda kullanan kişilere kuşbeyi denilmektedir.

Kartal eğitmenleri, eğitimleri esnasında kollarına özel giyisiler giyiyor ve kartalların gözlerine özel tasarlanmış gözlükler takıyorlar. Keskin gözlere sahip olan kartallar, göğe yükseldiği zaman 10 km. mesafedeki bir tavşanı görebilir. Kartalların gözünün kapatıldığı başlığa ‘tomaga’ adı verilir.

Kartallar 4 farklı yöntem ile yakalanıyor. Yuvadan yavru alma yönteminde; sarp kayalara yuva yapan kartalların yuvasına iple inilerek yavru alınıyor. Tok kartal yakalama yönteminde; Avını yakalayıp yiyen ve iyice doyan kartal at sürülerek yakalanıyor. Ehil kartal ile yakalama yönteminde ise; ehlileşmiş kartal havada uçan yabani kartal görüldüğünde salınıyor. Ve ağ ile yakalama yönteminde ise; uzun sırıklara canlı veya doldurulmuş yem konuluyor. Yeme doğru süzülen kartal ağlara takılıyor. Kartal yakalandıktan sonra evcilleştiriliyor. 

Kartalların mizacı da tıpkı insanların ki gibi munis ya da ters olabiliyor. Kuşbeyleri açısından munis kartalın yetiştirilmesi daha kolay. Yavru iken yuvadan alınıp yetiştirilen kartala “kolbala”, yetişkin iken yakalanan kartala verilen isim ise “tüzkartal”.