Binlerce yıl önceden gelen söylencelerde gizlidir bakırın hikâyesi… Kimi bir seyyahın yaktığı ateşte arar geçmişini bakırın, kimi eski bir demirci ocağında, kimi ise çekiç seslerinin yankılandığı tarihi sokaklarda… Çok eskilere gittiği aşikârdır insanoğlunun bakır ile tanışıklığının. Ne de olsa insanoğlundan da eski bir cevherdir bakır.
Kavaklıdere ilçesinde bakırcılık yörenin en eski el sanatı olma özelliğini koruyor. Rivayete göre 2. Murat döneminde Osmanlı Devleti’ne katılan yöre, yörüklerin gelip yerleşmesiyle Türkleşmiş, gürül gürül akan dereleri ve kavak ağaçları sebebiyle Kavaklıdere ismini almıştır. Kavaklıdere’yi dönemin önemli ticaret merkezi yapan özelliği ise, Türklerin bu bölgeye yerleşmesiyle bakırcılığın gelişmesi ve civar iller içerisinde bakırcılık merkezi olmasıdır. Bir dönem 200’ü aşkın bakırcının sokaklarında bakır dövdüğü, uzaktan koca bir arastayı anımsatan Kavaklıdere, tüm Batı Anadolu’nun bakır imalathanesi olmuş. Bu kadar yaygın bir zanaat olunca Bakırcılık, Kavaklıdere’de yakın geçmişte kapatılmış olsa bile bir bakır fabrikası dahi kurulmuş.
Bakırcılık mesleğinin burada gelişmiş olması bölgede bakır madeninin bol miktarda bulunmasına bağlanmakta. Ancak ham maden buradan çıkarılmasına rağmen bakır levhalar Manisa’nın Kula ilçesinden temin edilmektedir.
Günümüzde hala dağların arasındaki o küçük ilçede sabah erken saatlarde açılan dükkanlarda geç vakitlere kadar bakırlarını dövüyor ustalar. Kavaklıdere'de bakırcılık babadan oğula geçen bir zanaat. Bir dönem 200’ü geçen usta sayısı bugün yalnızca 13. Artık çırak da yetişmeyen mesleğin geleceği tehlikede.
Kaç çekiç darbesi sığar bir ömre? Her şeyin makinelerle yapıldığı ve standartlaştığı bir ortamda her bir parçası tek tek işlenen, ustasının elinde şekillenen bir malzemedir bakır. Geçmişte bakırın altına ustasına ait mühür vurulurmuş. Sebebi aşikar; hem ticarette malı tanımak hem de malın değeri ustasından bilinirmiş bir dönem. Bu mühürler hala vurulur ama bakır eskiden olduğu kadar kullanılmıyor. Oysa şimdi kullandıklarımızdan daha sağlıklı diyor bakırcı ustası Mehmet Ali Köroğlu. İşin aslı bakırın nasıl kullanılacağını bilmek, ona özenli davranmak.
Kavaklıdere’de çekiç, örs, kalem ve ahşap tokmaklar ile biçimlendirilen; sefer tasları, helkiler (çingil ve bakraçlar), bölgede gadık adı verilen maşrapalar, leğenler, güğüm ve ibrikler, sütlükler, hamam ve su tasları, tabaklar, siniler, kahve değirmenleri, cezveler, sabunluklar, kazanlar, paşa mangalları… günümüzün sanat eserleri olarak karşımıza çıkıyor birer birer.
Bir madenin insana dokunan kısa öyküsüdür bakır. Bu kısa öykü içinde koca bir medeniyet barındırır.
Her çekiç darbesinde örse çarpan bakır yavaş yavaş istenen şekle girer, şekliyle birlikte yine o çekiç darbeleriyle süslenir tek tek, ince ince... Ve bir bakır için ne kadar çekiç gücü harcanmışsa o kadar değerli olur.
Bakırı dövme işlemi, bakıra şekil vermek amacıyla yapılır ve bakır sanatının önemli bir aşamasıdır. Dövülecek malzeme örs üzerine konularak çekiçle dövülür. Dövme sırasında çekiç, yatırma, tokmak, mıskıldan, topal mıskıldan, yarık mıskıldan gibi yapılacak eşyanın şekline göre değişik aletler kullanılır. Desen ise iki şekilde uygulanır. Biri kazıma, diğeri ise dövme (kabartma desen) tekniğidir. Bakır usta ellerde döve döve şekillenir. Sivri, çelik uçlu kalemlerin üzerine çekiç veya tokmakla hafifçe vurularak desen işlenir.
Kavaklıdere’de Bakırcıların kendi aralarında konuştukları gizli bir dil vardır. Bakıra “palle”, bu özel dile ise “palleci dili”, “kalaycı dili” ya da “meekçi naslığı” denir.
Yakın zamana kadar bakırcılar malzemelerini katırlara yükleyerek köy köy dolaşıp halkın kaplarını kalaylar, ihtiyacı olanlara yeni eşyalar satarlarmış. Yaban ellerde müşterilere fark ettirmeden daha rahat anlaşabilmek için Palleci dilini icat etmişler. Kazanılan paranın emniyetli olarak saklanabilmesi, bakır eşya ya da kalaylanacak kapların fiyatlarının müşteriler tarafından bilinmemesi için bakırcı dili yabanda en geniş şekilde kullanılmıştır. Bu dilin 16. yüzyıldan bu yana özetle 5 asırdır konuşulduğu düşünülmektedir.
Palleci dilinden bazı kelimeler:
Samanlıkları Kös = Kulakları Duymuyor
Yıkım = Güzel
Kös = Çirkin, Olumsuz
Nasıf Sürcen mi? = Yemek Yiyecen mi?
Ovanmak = Gitmek
Metrek = Yabancı
Çapan = Bayan
Bahar = Tütün, Sigara
İmamişi = Namaz
Aydınişi= İncir
Cimitçi: Öğretmen
Mazın: Silah
Janbol: Polis, asker
Çeklemek: Bakmak
Dibo: Yok
Tuna: Çok
Sarıgenek: Altın