BALIKÇININ SANATI PARAGADİ


Paragadi, paraketa, paragat, barigat, köstek, küpeşte, çavalye… Listeyi uzatmak mümkün. Meraklısına bulmaca sözlüğü gibi. Yabancısına en ufak bir şey ifade etmeyen bu sözcükler bir balıkçı için emek demek, ekmek demek…

Hasan Hüseyin Bayatkaya. Lakabı Balıkçı Paşa. 55 yaşındaki kaptanımız doğma büyüme Bodrumlu. Deniz benim her şeyim diyor ve her sabah gün ağarmadan açılıyor denizlere. Soğuğun iliklerimize kadar işlediği bir Bodrum sabahında yolumuz kesişti Paşa Kaptan ile. Sıcacık bir selamın ardından teknede bulduk kendimizi, önümüzde paragadi sepeti. Çırak olduk Balıkçı Paşa’ya. Hem dinledik, hem avladık. Sepetimize düşenleri sizler için hazırladık. İşte Bodrumlu bir balıkçının dilinden Paragadi’nin öyküsü… Paragadi ile avlanmak her balıkçının harcı değil. Acemi bir balıkçı için ağların birbirine karışması, olta takılmaları bu tekniğin en tatsız sürprizi. Sonunda balığa tövbe etmek de mümkün elbette. Paragadi en yalın anlatımıyla, suyun içinde asılı duracak şekilde düzenlenmiş, çok sayıda kösteğe bağlı iğne taşıyan balık avcılığı aracıdır. 1986’dan bu yana baba mesleği balıkçılığı sürdüren Balıkçı Paşa, paragadi sepeti hazırlamanın inceliklerini anlatıyor bize. Önümüzde 50 cm. çapında kamıştan bir sepet. Sepetin üzerinde bulunan mantara sıra sıra dizilmiş boş oltalara yem takarak başlıyoruz işe. Yem olarak ahtapot kullanıyoruz. Kaptanımız; mamun, mürekkep balığı ya da kalamar kullanabileceğimizi de ekliyor. Yemi oltaya geçirmeden önce hazırlamak da gerekiyor elbette. Sepetin içinde 3000 metre misina var. Her 3 metreye bir olta takılı. Büyük bir dikkat ve özenle oltalara tek tek yemi takıyoruz. Bir oltanın bile sırasının değişmemesi çok önemli. Sepet hazırlığı 3 saatimizi alıyor. Bir sepetin ömrü en fazla 3 ay sürüyor. Paragadi sepetini Bodrum’da bulmak zor. Kaptanımızın babası Eyup Bayatkaya hayatta iken paragadi sepeti hazırlarmış, o da vefat edince Bodrumlu balıkçılar Milas’tan getiriyor paragadi sepetini. Önemli bir noktayı atlamayalım. Avlanacak balığa göre olta büyüklüğü ve yem değişiyor. Bizim oltamız 14 numara, normal ince. Sinarit, lahoz, orfoz gibi daha büyük balıkları avlayacaksanız kalın paragadi yani olta kalınlığı 10 numara olmalı. Yem tercihinizi ise, sardalya’dan yana kullanmalısınız. Sabahın ilk ışıkları ve sıra geldi oltaları denize atmaya. Büyük bir dikkatle kaptanımız paragadinin ucunu bırakıyor tekneden denize. Paragadinin ucunda şamandıra, hem oltaların yerini kaybetmemek hem de akıntı ile sürüklenmesini engellemek için bir ağırlıkla salıveriyor. Ardından tüm iğneleri mantardan çıkararak yavaşça bırakıyoruz maviliklere. Paragadiyi denize bıraktık. Şimdi dinlenme vakti, sıcacık çaylarımızı alıp sohbete girişiyoruz. Yılın neredeyse her günü paragadiye çıkan kaptanımız fırtınalı havalarda balık avlayamadığını anlatıyor. Emeğin karşılığını almak önemli. Balık çok çıkınca bayramım benim diyor. Haklı paragadi sabır gerektiriyor, ustalık gerektiriyor. Zahmetinden dolayı paragadinin artık tercih edilmediğini anlatıyor. Gündoğan’da gördüğünüz 50 tekneden yalnızca 3’ü paragadi ile avlanıyor diye de ekliyor.

Güneşin kendini göstermesi ile soğuk biraz kırıldı ve şimdi oltaları çekme vakti. Bakalım bugünkü nasibimiz de ne var? İlk oltayı bıraktığımız noktaya dönüyoruz ve misinayı dikkat ve merakla toplamaya başlıyoruz. Oltanın ucunda gördüğümüz her balık heyecanımızı daha da artırıyor. Balıkçı Paşa sabırla çekiyor misinayı, oltaya takılan balığı özenle kurtarıp yanıbaşındaki kovaya bırakıyor ve oltayı tekrar sepetin üzerindeki mantara dikkatte yerleştiriyor. 2 saat sonunda kovamız dolu dönüyoruz kıyıya. Tuttuğumuz balığın müşterisi de hazır. Kaptanımız sıcacık gülümsemesi ile bizi uğurladıktan sonra geçiyor sepetin başına ve başlıyor bir sonraki günün oltalarını hazırlamaya sabırla...