Ne zaman bir ada, bir adacık görsem, içim burkulur.. Çünkü Adaların değeri asla idrak edilmemiştir.
Ben “Ah Adalar.. Vah adalar” diyorum..
Buyrunuz, arada vaktiniz olduğunda Bodrum’da bir yamaçtan karşıda araçların bile ilerlediği görülen, bir zamanlar Osmanlı’nın İstanköy Adası’na, günümüzde Yunanistan’ın Kos Adası’na bakalım.. Sade bir gün değil, günlerce seyredelim… İstanköy’e yolcu feribotları gelir gider, kosterler gelir gider, ürün tankerleri gelir gider, turistik yolcu gemileri gelir gider..
Çünkü orası bir adadır. İnsanlar yaşamaktadır! Seyahat edenler vapurlarla gelip gideceklerdir, Vapurlar Yunan adalarına uğrak yaparak gelmiştir. Sonra diğer adalara doğru tarifeli seferlerine devam edecektir. Adaların ihtiyacı olan mallar kosterlerle taşınacaktır. Adalar arasında turistik amaçlı gezi tekneleri seferler yapacaklardır. O adalarda yaşam vardır, aidiyet duygusu içinde adalarda Yunanistan’ın bayrağı dalgalanmaktadır!
Şimdi dönün Türkiye kıyılarına doğru yaklaşın ve nasıl olduysa elde kalmış adalara ve adacıklara bakın! Adalar veya adacıklar nedense yaşam için düşünülmemiştir… Hatta çevreciler ayağa kalkar!
Lozan Antlaşması sonrasında nasıl olduysa Türkiye’ye kalmış adalardan ve adacıklardan en yakın örnek Bodrum’un karşısında olan, nedense yemyeşil adaya hiç olmazsa “Yeşil Ada” diyeceğine “Karaada” adı verilmiş, muazzam güzellikte kocaman bir ada… Bomboş, kimseler yok, hatta en yüce bir tepesinde Türk bayrağı bile dikili değil. Yaşam yok! Gelip giden yolcu feribotları yok. Bizler gitmiyoruz ki, orada yaşamıyoruz ki.. Ve 2012 yılında 99 yıllığına kiralanmış!
Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü'nün 9.Etap Jeotermal ihalesi sonuçlarına göre 2012 yılında Muğla Bodrum Karaada ihalesini bir ortaklık kazanmış. Aradan 3 sene geçmiş. 2015 yılında Karaada’nın kiracı müteşebbis tarafından satışa çıkartıldığı ilan edilmiş. Haberler şöyle; “Bodrum açıklarında bulunan Karaada kıymete bindi. MTA’nın yaptığı ihaleyi Ekim 2012’de kazanarak adayı 99 yıllığına kiralayan ortaklık, hakkını devretmek için ilana çıktı. Müteşebbis, adayı üzerindeki işletmeyle birlikte 5686 sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu kapsamında 96 yıllığına kiralıyor. ‘Kleopatra Adası’ olarak da bilinen ada için müteşebbis kişi, aylık 25 bin euro istiyor. Bu da 96 yıllık 90 milyon lira ediyor.”
2010 yılı sayılarından birinde Para Dergisi “Ege ve Marmara Adalarının satışı hakkında” ayrıntılı bir inceleme yayınlamıştı; “Lozan’dan sonra nasıl olduysa kalmış birkaç ada veya adacık, iskân ile yaşam bulmak yerine, çoğunlukla hazine tarafından satılıyor. Ya da satın almış kişiler yeniden satışa çıkartıyor.” O zaman Yunanlılar Ege’deki adacıklara bile yerleşiyorlar diye niye öfke duyuluyor!
-Gökova Körfezi’ndeki Karaca Ada 25 Milyon Dolar imiş!
-Batı Akdeniz sahilinde 80 bin m2 (27 bin 620 m2 şahıs tapulu, 53 bin m2 Hazine'ye ait) Çiftlik Adası 16 Milyon Dolar imiş.
-Bozcaada’nın köklü ailelerinden birinin mülkiyetinde olan Tavşan Adası’nı satmak istediği biliniyor. Ada için 2010 yılında henüz bir fiyat belirlenmiş değil.
-Ayvalık'a 8 km mesafedeki Keremköy açığındaki Çiçek Adası 8 Milyon Dolar’a müşteri bekliyor.
-Bodrum önündeki koskoca Karaada (Yeşil Ada) 2012 yılında 99 yıl için devlet tarafından şahsa kiralanmış. Üç yıl sonra kiralayan tarafından yeniden satışa çıkartılmış..
Şimdi dönün, komşumuz Yunanistan’ın yüzlerce adasının durumuna bakınız. Hani gazetelerde, dergilerde, TV kanallarında ünlü medya gezginlerimizin ballandıra ballandıra “..Yunan … Adasında Niko’nun lokantasında enfes balık yedim.. Ahtapot yedim…” diye anlatmaları var ya!
Costa Croicere’in İcra Komitesi Başkanı Pier Luigi Foschi ile Bodrum’a bir gün..
2010 yılıydı; Carnival Corporation - Costa Crociere’in icra komitesi başkanı Pier Luigi Foschi, Bodrum’u gezmek istemişti. Türkiye’deki yetkili isimlerden Kaptan Angelo Della Valle bu isteği bana iletti. Marvel Denizcilik Başkanı, bir adıyla Bodrum tutkunu arkadaşım Levent Karaçelik’e konuyu anlattım.
Pier Luigi Forchi’nin asıl amacı, Bodrum’u kucaklayan karşıdaki koskoca güzelliğin simgesi ada idi. Bir gulet ile Karaada dedikleri adaya gittik. Soluklandı ve lacivert denizini hayranlıkla seyrettiği adada, bir tümsekte oturdu.. “Yemyeşil bir ada.. Kimseler yok! Burası bir cennet” dedi.
“Buralarda yaşam olursa..” diye devam etti..
O yıllarda turistik yolcu gemisi denen gemiler apartıman gibi görülüyordu. Hatta, “Önümüze gelir, denizi görmemizi engeller.. Dumanı havamızı kirletir” diyenler vardı. Turistik yolcu iskelesi için “Yanaşma İskelesi” diye bir şey uydurulmuştu. Belediye Başkanını ziyaret ettiğimizi hatırlıyorum.
Foschi, 2012 yılında 65 yaşında emekli olduysa da, Costa Group’un başkanı ve icra komitesi başkanı olmaya devam etti.
Ah Adalar Vah Adalar..
Osmanlı Devleti, 22-23 Aralık 1913’te büyük devletlere, Anadolu kıyılarına yakın Midilli ve Sakız gibi adaları Yunanistan’a bırakmak istemediğini bildirdi. Ancak büyük devletler, buna karşı çıkınca Osmanlı geri adım attı. Sonuçta Londra’da Büyükelçiler Konferansı toplandı. Burada alınan kararlar 14 Şubat 1914’te Osmanlı’ya iletildi. Buna göre Meis Adası hariç 12 Ada İtalya’ya, Gökçeada ve Bozcaada dışındaki bütün Ege Adaları Yunanistan’a verildi. Osmanlı Devleti bu durumu kabul etmeyerek 15 Şubat 1914’te büyük devletlere bir nota gönderdi. Ancak bir sonuç alamadı. Bu sırada I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Ege Adaları fiilen Yunanistan’da ve İtalya’da kaldı. Türkiye’nin elinde ise fiilen Gökçeada, Bozcaada ve Meis vardı.
I. Dünya Harbi’nden yenik çıkıldı; Türkiye’yi parçalayıp paylaşmak için Osmanlı’ya imzalatılan Sevr Antlaşması’nın 84. maddesine göre Türkiye, Gökçeada, Bozcaada, Limni, Semadirek, Midilli, Sakız, Sisam, Nikarya gibi tüm adaları, Londra, Atina ve Büyükelçiler Konferansı kararları doğrultusunda Yunanistan’a verecekti. Sevr Antlaşması’nın 122. maddesine göre Türkiye, İtalyan işgali altında bulunan Stampalia, Rodos, Herkit, Kerpe, Kaşot, Piskopis, İncirli, Kalimnos, Loryos, Patnos, Limpos, Sümbeki, İstanköy adaları ile bunlara bağlı adacıklar ve Kastellorizo Adası üzerindeki bütün haklarından, sıfatlarından vazgeçecekti.
Neden “Ah Adalar Vah adalar” diyorum.. Giden nice adalardan sonra kalan üç beş adamıza hayat vermek için bir strateji üretilmelidir. Bu adalar tüm dünya kültürüne, turizmine ve yerleşime açılmalıdır.. Bu stratejiyi planlayacak olan halkın kendisidir ve devletimizdir.
Bodrum’u kucaklayan bu dünya güzeli adaya, yaşam nasıl gelir?
Bu adanın adı “Yeşil Ada” olsa.. Veya daha sevecen başka bir isim düşünür müsünüz?
Menteşe Mebusu Şükrü Kaya Lozan Sözleşmesi’nin değerlendirilmesine ait görüşmeler sırasında söz alır ve şöyle der; “...Eğer Lozan Konferansı âlemi insaniyete Cihan Harbinin facialarını, elemlerini unutturacak ve âleme bir huzur ve sükûn bahşedecek ve milletler arasında insaniyet kardeşliği tesis edecek bir vesika temin edemiyorsa emin olunuz ki, bunun mesuliyeti doğrudan doğruya bize, Hükümetimize değil, Batı’nın hâlâ eski zihniyetini, taşıyan Makyavelvari, desisekâr emellerle başkalarının topraklarına göz diken diplomatlarına aittir.
…Efendiler, Lozan Muahedesinin hudutlar safhasında Türklere gösterdiği insafsızlık bundan ibaret değildir. Boğazlara hâkim olan yerlerde bâzı adalar vardır. Meselâ, bunlardan bir kısmı İmroz ve Bozcaada’dır. Bunlar bize bazı sınırlamalarla iade olunuyor. Fakat aynı derecede Boğazlara hâkim Semendirek, Limni vardır. Bunlar unutuluyor.
-Herkesin malûmudur ki, Boğazlardan sonra Midilli, Sakız ve Sisam adaları vardır. Rica ederim benimle beraber tekrar haritayı göz önüne getiriniz. Bu adalar Anadolu'dan kopmuş güzel birer parçadır. Ben bu adaların güzelliğinden, servetinden, oradaki Türk hayatının yaşattığı bereketten bahsetmiyeceğim. Rica ederim bir kere daha haritaya bakınız. Bu adalar yabancı ellerde bulundukça bizim sahillerde yaşamak imkânı var mıdır? (Yok sesleri) (1)
…Efendiler, Yunanistan'a bahşedilen Sisam adasından aşağıya doğru gidecek olursak daha birtakım adalara tesadüf ederiz. Bunlar bizim vaktiyle Cezairi Bahrisefid vilâyetimizin birer cüzü ferdi idi. İtalya Muharebesinden sonra diplomasi lisanında bunlara 12 Adalar diyorlar. Bunlar içerisinde Rodos gibi, İstanköy, Meis gibi Anadolu'ya bitişik ve Türklerle meskûn kıymetli adalar vardır.
…Efendiler! Bildiğiniz üzere Trablusgarb’da ve Bingazi’de kahramanların hareketini durduramayan İtalya, Balkan Harbinin başlaması üzerine (Ouchy) de bizim ile bir Anlaşma akdetmişti. Bu Muahede ile bu adaları bize iade edecekti. Ardından Cihan Harbi geldi. Bu adalar bize verilemedi.”
(1) TBMM Zabıt Ceridesi, İçtima 7, cild 1, 21 Ağustos 1339 (1923), sayfa 236).